• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://twitter.com/rumelibalkanfed

                      
RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU

Avrupa’ da kaç aydır dolaşırken dikkatimi çeken konu bizim Balkanlı dostlarımız , akrabalarımızla buluşmamız yeniden.

AVRUPA’DA KOMŞU BALKAN DOSTLAR

Avrupa’ da kaç aydır dolaşırken dikkatimi çeken konu bizim Balkanlı dostlarımız , akrabalarımızla buluşmamız yeniden. Bir devlet kültür ya da balkan politikası kapsamında Arnavutlarla, Makedonlarla ya da Boşnaklarla Osmanlı’ dan sonra berberliğimizi onların bütün özlemine rağmen sürdüremedik.

1960’ dan sonra başlayan Türk işçi göçü ile Avrupa’ nın işçi mahallelerinde balkan toplulukları Türk işçilerle buluştular. Yeniden dedeler, nineler Osmanlı ağzı ile Türkçelerini konuşturmaya başladılar. Bosna’ da , Kosova’ da yok edilen Müslümanlardan sonra daha da yakınlaşma oldu halklar arasında.

Balkan Müslümanları duru, eski bir Türkçe ile karışık Arnavutça, Makedon’ca, Boşnakça konuşurlar. Türkçe gurbet türküleri söylüyorlar.Onlardan biri Nevzat bey.

Danimarka’ da tanıdığım Nevzat bey ve ailesi bana rahmetli anneannemle geçen güzel çocukluk günlerimi yaşattı. Onun yemekleri, onun anıları ve türküleri yeniden doğdu günlük yaşantıma. Nevzat beyin eşi Mesude hanımın babası İbrahim bey Arnavut, annesi Makedon. Annesini kaçırarak evlenmiş. Ailenin tamamı kaçarak ya da kaçırarak evlenmiş zaten. Makedonya’ da kaçana da kaçırılana da düğün yapılıyor. Balkan düğünü neşeli mi neşelidir. İbrahim bey güzel türkü söylemesiyle ünlü. Onun türkü sözleri bize unutturulan güzel geçmişten uzanan bir ağıt gibi geldi bana:

“İzmir ovasında fidanlar yıkılır, yıkılır
mektep çocukları sıralara dökülür
gelinlik kızların beli bükülür, bükülür aman
Şöyle böyle bir masum bakışları var
Okunur ferman kara kaşlı kenayler
Bir taş attım arif olan anlasın dinlesin
Anlasın ds kulak versin seslensin
Ben yarime doğru söyledim
İnansın evlensin aman aman
Şöyle böyle bir masum bakışları var
Okunur ferman kara kaşlı kenaylar”

İbrahim amca balkabağı pişirdikleri, mısır, kestane kızartıp, haşlanmış patates yedikleri kış gecelerini özlemle anlattı. O gecelerde şarkılar söyler, çalardık dedi. Sonra torunu kemanını getirdi. Herkes eline bir daire (def), bir kanun çalıp söylüyor. 

Arnavutça, Makedon’ca ve Türkçe şarkılar birbirini izliyor.
İbrahim amca bu donuk Danimarkalıları hiç sevmemiş. Bunlara göre her şey gürültü diyor. O nedenle evde rahatça çalıp söyleyemez olmuşlar. Danimarka’ da insanlar yalnızlaşmış. Büyük aileler susuz elma gibi kuruyup kalmış. Sessizleşmiş kültürleri. 

Balkan Türkleri Osmanlıdan sonra Müslümanlıklarını “Mevlit”e bağlamışlar. Yemekli mevlit okutan cennette yerini ayrılmış sayardı bizde diyor. Komünistlik zamanı Müslümanlık bilmezdik geldik Danimarka’ ya, iki senede Almanya’ da çalıştım. Müslümanlığı Türklerden yeniden öğrendik. Ne ayet, ne dua bilirdik diyorlar. 

Makedonya’da hep ikinci sınıf vatandaş olmuşlar. Oruç tuttuklarında işlerini kaybetmişler, hep düşman gibi davranılmış Müslümanlara. Ne yapsın gençler iş bulmak için istenileni yaparmış. Savaşlardan sonra aileler torunlarına Sırpça öğretmeyi yasaklamışlar. Çoğu torun, genç kendi ülke dillerini de bilmiyor, Danca, İngilizce yetiyor onlara.

Oysa memlekette diyor Nevzat bey sokakta her dilden konuşurduk . Doğal olarak beş altı dil öğrenenlerden Nevzat bey de. Osmanlı imparatorluk yıllarındaki gibi.


 


836 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın