• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://twitter.com/rumelibalkanfed

                      
RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU

Rumeli Kimliği

Osmanlıların Rumeli’ye ayak bastığı günden itibaren Rumeli Osmanlılar için batıya açılan bir kapı olmasının yanında ve ötesinde Osmanlıların vitrini oldu. Osmanlı Devleti yönü batıya dönük bir devletti. Fetihlerinin çoğu batıya yönelik oldu. Kendi kimliğini hiçbir zaman unutmadan hep batıya doğru gitti. Dolayısıyla da Rumeli Osmanlıların fetih alanı olmasının yanında ve ötesinde kendilerini batıya takdim ettikleri bir vitrin oldu.  Bu vitrinde her zaman Osmanlı Devleti’nin enleri yer aldı. Anadolu’dan getirdikleri kendi kimliği ve kişiliğini en iyi koruyabilecek aileleri Rumeli’ye yerleştirdiler, en güçlü ve sağlıklı insanları Rumeli’deki ordularına asker olarak aldılar. Batıyla devamlı rekabet halindeki Rumeli’deki Osmanlı üniversiteleri olan medreselerde Osmanlı Devleti’nin en iyi hocaları ders verdi üç kıtayı idare eden kaliteli insanlar buralarda yetiştirildi veya ilk eğitimlerini burada aldıktan sonra İstanbul’a gönderildiler. Osmanlı Devleti’nin 19.yüzyıl dahil entelektüelinin büyük bir çoğunluğu Rumeli’de yetişti. Mustaf Kemal Atatürk'ten başka  , Vatan şairimiz Namık Kemal’e İstiklal Şairimiz Mehmet Akif’e ve daha nicelerine Rumeli’nin mümbit coğrafyasında Osmanlı Devleti’nin batıya dönük vitrininde Rumeli’de yetiştiler.

Osmanlılar Rumeli’yi hep el üstünde tuttu. En yüksek adli ve ilmi makamlardan olan Rumeli Kazasker’i Anadolu Kazaskeri’nin üzerindeydi. Aynı şekilde en yüksek askeri makamlardan Rumeli Beylerbeyi de Anadolu Beylerbeyi’nin üstüydü.

Rumelili denilince akla okumuş, ilim irfan sahibi, kültürlü entelektüel Osmanlı kimliğinin kaybetmemiş, sonuna kadar Türk-İslam geleneğine bağlı, batıya, Hıristiyanlara örnek olan onları Osmanlı olmaya özendiren kişi akla gelirdi. Rumelili’ye bakan onda Türk-İslam değerlerinin üstünlüğünün adeta vücut giymiş bir halini görürdü. Bunun için Osmanlılar Anadolu’yu ihmal pahasına Rumeli’yi ihya ve inşa ettiler. Osmanlı coğrafyasının önde gelen zeki ve parlak insanları ile iskân ettiler.

Şimdiye bakıldığında ise, 19. yüzyıldaki savaş ve mücadeleler ile kırılan Osmanlı vitrini Rumeli’den başlayan göçlerle anavatana dönmeye başlayan Rumelililerin geçim ve maişet derdi uğraşmaları yüzünden ortaya bu Rumeli kimliğini kaybetmiş nesiller yetişmeye başladı.  Bir de buna geçen asırdaki komünizm belasıyla inleyen, kimliksiz ve kişiliksizleştirilmeye çalışılan Balkanlar coğrafyasından çok kötü şartlarda anavatan göçenler eklenince Rumeli’nin parlak çocukları kendilerini bir hayat mücadelesinde buldular. Bu hayat mücadelesi Rumelilileri o kadar kuşattı ki, sonunda Osmanlı dönemindeki entelektüel kimlik ve kişiliklerini kaybedecek seviyelere kadar gerilediler.

Sonunda Rumeli’den anavatana dönen bir zamanların Osmanlı’nın vitrin insanları yerinde ne yazık ki kendi kimliğine yabancı, genel olarak entelektüel birikimden yoksun Türk-İslam geleneğine uzak sadece yaşamak için çalışan o parlak zekâsını sadece basit ticarî beklentilere sarf eden bir grup ortaya çıktı.

Bugün Rumelililerin ve Rumeli derneklerinin acilen bu Rumeli kimliğinin yeniden ihya ve inşasına çalışması gereklidir. Çünkü geçen zaman eski kimliğin yeniden kazanılmasını geciktirmekte, zeki Rumelili insanların zekalarını ülkenin entelektüel açlığını gidermek yerine sadece kendi bedensel açlıklarını gidermede kullanmaları gibi büyük bir insan kaynağı israfını sonuç vermektedir.

Rumelili insanların yeniden eğitim, bilim ve düşünceye yönelmeleri, yüksek eğitim, master, doktora gibi profesyonelleşmeye eğilmeleri gereklidir. Ancak bu şekilde kendilerine tarihten miras kalan Rumeli Kimliği’ne sahip çıkabilir ülkemizin bugün çok ihtiyaç duyduğu yetişmiş, profesyonel insan ve düşünür ihtiyacını karşılayabilirler. Evet, bugün Türkiye’nin en büyük ihtiyacı para, mal değil düşünen, fikir üreten, bilgi dolayısıyla güç sahibi profesyonel insandır. Unutulmamalıdır ki, çağımızda bilgi eşittir güçtür. Güç de paraya denktir. Dolayısıyla sadece kendini düşünen insanların bile asıl yönelmesi gereken para değil bilgidir.

Rumelililer gibi tarihten geçen asra kadar Türk milleti için hep bir vitrin olmuş insanların 21.yüzyılın Türkiyesi’nde sadece ticaretle ve hizmet sektörleri ile uğraşan ortalama bir burjuvaziyi oluşturmaları yakışık almaz. Onların kendilerine tarihin yüklediği misyonu idrak ederek yeniden ülkenin ihya ve inşası için düşünce ve bilim alanında da tam güç faaliyete geçeceklerine inancımız Rumeli kökenli bir bilim adamı olarak tamdır.