• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://twitter.com/rumelibalkanfed

                      
RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU

Ufuk SÜSLÜ
ufukssl@hotmail.com.tr
BALKON KONUŞMASININ SIRRI NEDİR?
02/06/2014
BALKON KONUŞMASININ SIRRI NEDİR?

Dünü bugünle, bugünüde dünle yargılamasak da; bugünün alışkanlıklarının dünden geldiğini de unutmamak lazımdır diye düşünüyorum. Bu alışkalıklar özellikle sosyal ve politik sahalarda ise, bunların ardındaki realpolitik ve toplumsal psikolojik nedenlerede bakılması gerekmektedir ki geleceğimizi inşa etmeye aday olanların niyetlerini anlayabilelim.

Yerel seçimlerin seyrinden, gidişatından ve sonuçlarından çok kamuoyunda dikkatleri cezbeden önemli unsurlardan biride Sn. Başbakanın, "Balkon konuşması" ydı.İktidarda olduğu süreç içerisinde müteahhit defalar bunu tekrarlamıştır. O bunu hep yapıyor, neden? Bu soruya sosyolojik, diplomatik ve psikolojik cevaplar ararken ilginç detaylarla karşılaştım. Özellikle uluslararası politik ve siyasi kariyerlerin önemli figürlerinin de meşhur balkon konuşmaları olduğunu tespit ettim.Bunlardan biride belkide modern anlamda ilk balkon konuşmasını başlatan kişi olarak General Franko`dur.

Franco, 1 Eylül 1936 da İspanya`nın devlet reisi olmuştu.Her 1 Eylül günü İspanyada 35 yıl boyunca bu gün "Milli Bayram" olarak kutlanmıştır. Bilaistisna Franco da her yıl 35 sene boyunca o meşhur "Balkon Konuşmalarını" yapmıştır.Bi nevi bu psikolojik siyasetin devlet yönetiminde/erkinde süregelmesininde mucididir Franco!

İspanyada bu dönemde tüm yetkiler devlet reisi olan Gen. Francoda toplanıyor, iradesinin dışında kararlar alınamıyordu.On`dan önce İspanya uzun dönem bir buhranlar süreci yaşamış, kırallık çökmüştü.Cumhuriyetin ilanı dahi İspanya`ya istikrar getirememişti.

Kargaşa ve anarşi dönemi başlamış, çıkmazlar ve çözümsüzlük ülkenin heryerine hakim olmuştur.Yüzbinler ölmüş, enflasyon fırlamış, sanayi ve ekonomi resmen çökmüştür. İşte kimilerine göre despot, cani, kimilerine görede kurtarıcı olan Franco, böylesi bir ülkede ve dönemde Devlet Reisi olarak rejimin başına geçmiştir.

O dönemleri iyi bilen ve 1972-79 yıllarında İspanya Madridde diplomat olarak görev yapan Zeki Kuneralp (meşhur Ali Kemal`in oğlu, Tophane Müşiri Mustafa Zeki paşa`nın da torunudur), o dönemi bizlere nasıl aktarıyor; (özellikle Franco`yu)

"Bu fırtınalı devirde, Franco başa geçmişti.İç harbi o başlatmıştı, sonuna kadar o gütmüştü.Bundan dolayı İspanyolların Francoya karşı hissiyatı değişik idi.Bazıları için halaskar idi, milletin vahdetini o korumuştu, bekasını o sağlamıştı.Diğerlerin nazarında eli kanlı bir despot idi, milleti zincire vurmuştu.Fakat bunlar dahi Franco`yu ve rejimini kabul ediyordu.Zaten bir memlekette ekseriyet rejimi istemezse ondan kurtulmak çaresini ergeç bulur.İspanyol milletide bu 35 sene içinde franco`dan kurtulma çaresini bulurdu. Ama niçin kurtulmak istesinFranco sayesinde uzun (35) senelerden beri memlekette sükunet ve emniyet vardı.Bu istikrar İspanya, ya refah getrimişti.Batının en fakir memleketinden biri iken, Batının zengin memleketinden biri olmuştu" (Sadece Diplomat, Z.Kuneralp 2. Baskı hatırat,Aralık 1981, İstanbul s.185/186)

Kuneralp, siyasi inançlarında modası vardır ve bu moda değişir diyor. O dönemde (1930 dan sonra) parlamenter demokrasiler iflas etmiş ve diktatörlük moda olmuştu.Almanya, İtalya, Fransa, İspanya v.b gibi ülkelerden bunu rahatlıkla anlayabiliriz.

Okadar ki 1934 de (Şubat ayı) o dönem, bu modaya uyan üniversite gençliği, mevcut rejimlere muhalif olup diktatörlüğe meyil gösteiyorlar ve Fransa da "Concorde" meydanında toplanarak, hükümeti ve milletvekillerini saatlerce kınıyabiliyorlardı.Hatta Fransa başvekili için, "Daladier au pateav" (a.g.e, s.187) yani "Daladier sehpaya" diyerek Seine nehrinin karşı kıyısında bulunan meclis binasına yürüyorlardı.Tabi bu duruma emniyet güçleri son veriyor, yaralanmalar ile ölümler vuku buluyordu.

Anlaşıldığı kadarı ile Franco dönemi İspanya tezatlar ülkesiymiş, hatta Batı uygarlığı içinde bunu söyleyebiliriz.Rejim "Maksen" (Marksizm) `e karşı olmasına rağmen, marksist kitaplar ve dergiler kitapcılarda satılıyor, alınıpserbestçe okunuyormuş.Marksist dernek kurmak ve propaganda yapmak yasal değil, yasaktır.Franco`yu sevmiyorum, ben sosyalistim demek bile suç değildir bu dönemde (a.g.e, s. 187). Kimbilir rejim ne okadar ezici ne de okadar kapalıymış...

Franco`nun gariplikleri bununla bitmiyor, mesela parti kurmak yasak ama "Siyasi Familyalar" (politik güç unsurları, devlet içi paralel yapılar, yumuşak güçler) tabir edilen gruplar kurmak serbestmiş.Ayrıca Franco "Halk değişiklik ister" hep aynı simaları görevde görmekten bıkar diyerek 35 yılda 100 den fazla hükümet değişikliği yapmıştır.Komünist Çin ile siyasi ilişkilere bile girmiştir.

O`nun döneminde Baskların etnik yapıya dayalı terör örgütü vardı.San Sabastia, Bask`ların önemli bir şehridir.Bask milletinin ırksal özellikleri hala esrarını korumaktadır. Dilleri ve kültürleri İspanyollardan farklıdır ve ülkenin en zenginerini oluşturan bir grupturlar.İberik yarım adasında özerklik isterler.Cumhuriyet döneminde verilen bu hakkı Franco iptal etmiştir.Franco`nun korkusu ülkenin bölünmesidir.

Basklar özerklik istemelerine rağmen İspanyol devletine siyaseten ve iktisaden bağlı olmanın lüzum ve faydasına inanıyorlar.Özerklik talepleri ise sadece idare ve kültürel alandadır ( Konuralp`in gözlemelridir).ETA ise tam bağımsızlık taraftarı bir şiddet uygulayan bölücü terör örgütüdür.

1975 İspanya için Franco, nun hastalığından dolayı, zor bir yıl olarak geçer.ETA ve GRAPO terör örgütleri bu durumdan faydalanarak, eylemelrini arttırmışlar ve iç huzuru yeniden bozmuşlardı.Franco buna karşın sert bir tutum istedi ve yakalanan ETA mensuplarını idam ettirdi.Batılı ve Komünist devletler kıyameti kopramışlardı.Madriddeki sefirler çekilmiş ve politik baskılar arttıırlmıştı.

1 Eylül 1975 de, her milli bayramda olduğu gibi Franco devlet erkanını ve diplomatik misyon şeflerini tebrik merasimi yapmış bu merasimde ise sadece bir Papalık temsilcisi ile Türkiyeden sefir olarak sadece Kuneralp bulunmuştur.Kuneralp bu son durumu anlatmadan önce önemli ve günümüzede ışık tutan bir diplomatik zekayla ironik bir tesbit yapıyor ve şöyle anlatıyor;

"Hükümetimiz İspanayı yerme furyasına katılmamıştı....çünkü kampanya İspanyol içişlerine müdahale idi.Ayrıca maksada aykırı netice vermişti.Franco`nun durumunu sarsman şöyle dursun, takviye etmişti...Dış alemden bir memlekete böyle toptan bir saldırı vaki olursa, o memleketin halkı, lideri kim olursa olsun, onun erafında toplanır, dışa karşı direnir.Fransız ihtilalinden beri bu hep böyle olmuştur." (a.g.e, s.190/191)

İşte tarihe meşhur "Balkon Konuşması" olarak geçen hadisede buradan kaynaklanmıştır. Yani her yıl kimsenin dikkatini çekmeyen balkon konuşması, tepkilerin altında bakını nasıl bir rol model oluyor! Franco bu durumdan faydalanmsını bilmiş ve 1 Eylül 1975 de hükümet sarayının önündeki Balkona çıkarak, halkın hınca hınç dolu olduğu meydana ve İspanyol halkına hitaben konuşma yapmıştır. Balkon konuşmalarının etkisi buradan gelmektedir.

Franco`nun ne söylediği önemli değildi, kimsenin umrundada değildi zaten.Liderin Balkona çıkması yetmişti.En zayıf anında, gitti gidecek, bitti bitecek derken Franco dış ve iç baskılara rağmen "Balkona" çıkmıştı.Halk alkışlayarak delice ezahüratta bulunmuştu.Kuneralp`ın anlattığına göre, bu olaydan kısa bir süre sonra 20 kasım günü Franco ölür.Halk o`na (herkesin diktatör dediği adama) muhteşem bir tören yapar.Halkın "Franco, franco tezahürleri ile tabut sarayın dışına çıkarılır.

Siyasetin cilvesi işte, franconun muhteşem cenaze töreni sürerken, sarayın içindede halk bu sefer; "Juan Carlos, Juan Carlose " diye bağırmaya başlarlar.(a.g.e, s.191)

SONUÇ

Liderler halkın şak şak büyüsüne kapılmamalıdırlar!

Juan Carlos idarsindeki İspanya 40 yılık teokratik rejimden kısa bir sürede demokratik bir rejime geçti.Milletlerin tarihinde bazı sahneler vardır ki hiç iz bırakmazlar, geçip giderler.Bazıları ise imtihan yıllarıdır ve milletler bu imtihanlarda ya muvaffak olurlar yada düşerler.Juan Carlos`un Franco`nun halefi olduğu ve bizzat Franco tarafından yetirştirildiği unutulmamalıdır.

Geçenlerde Kadıköyde 2 liraya aldığım eski bir kitapdan çıkan ve günümüzede ışık tutan olayları anlatan sararmış sahifeleriyle beni hayli etkileyen ve iki günde bitirdiğim bir kitap; "Sadece Diplomat ". Böylece yakın tarihimizde ilk balkon konuşmasını yapanında Franco olduğunu öğrenmiş oldum. Balkon konuşmasının gücünün ve etkisinin ne olduğunuda sizlere yazma fırsatı buldum.

Elbette burada Sn. Başbakanı Franco ile mukayese etmek niyetinde değilim. Anafikir olarak, dediğim gibi liderlerin büyüsü halkın desteğiyle oluşur. Bunda zamanın ve talihinde rolü vardır. Franco malum, Zekai bey anlatmış diplomatik uslübuyla, ama gideni halk çabuk unutur. Günümüzde uluslararası arenada bu olay ele alındığında yönetim gücünün ve halkın iradesinin nekadar vazgeçilmez olduğunu görürüz.

Uluslararası baskılar, ülke içindeki insanı ters yönde etkiler. Suriyede olanlarıda bu çerçevede ele alırsak neden hala Esed`in güçlü olduğunu anlamış oluruz. Hatta Apo`nun bile güçlendirilmesinin arkasında baskıların olduğunu görebiliriz. Baskı diplomatik anlamada şiddeti arttıkça, suçlu bile olanları bir anda kahraman yapabilir.

Karşı cephe siyasetinin liderleri ise, daha dikkatli olmalıdır. Rakibine zarar vereyim derken güçlenmesinde rol oynadıklarının farkına vardıklarında iş işten geçmiş olabilir. Önemli olan taraftarlarına ve mesaj vermek istenenlere karşı yapılan eylemin yeri, zamanı ve olması gerektiği inancının var olmasıdır. Anlaşılan (doğru veya yanlış) odur ki, başbakan bu kozunu ve talihinin ona sunduklarını terinde kullanma becerisine sahip bir lider olmuştur.

Süleyman Demirelin müthiş bir anektodu vardır. Ben bunu onun verdiği siyaset derlerinde (BAÜ de) bizzat canlı olarak ondan dinlemiştim.Beyefendi derki; " Ben kedinin akmı karamı olduğuna bakmam.Fareyi tutan kedi benim nazarı dikkatimi celp eder". Demek ki fareyi ak kedi yakalıyormuş!


1550 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

TÜRKİYE PROXİ WAR/SAVAŞIN TAM MERKEZİNDE! - 08/03/2016
TÜRKİYE PROXİ WAR/SAVAŞIN TAM MERKEZİNDE!
"ÇUKUR"! DA SREBRENİTCA`YI YAŞAMAK - 06/08/2015
"ÇUKUR"! DA SREBRENİTCA`YI YAŞAMAK
Zoraki oyuna dâhil olmak. - 16/03/2015
Zoraki oyuna dâhil olmak.
IRAK ANADOLU " SANCAK " - 04/03/2015
IRAK ANADOLU " SANCAK "
ÇUKUROVA`DA İZ BIRAKAN RUMELİ DEVLET ADAMLARI - 16/01/2015
ÇUKUROVA`DA İZ BIRAKAN RUMELİ DEVLET ADAMLARI
BALKANLARDA MEVLEVİLİK - 19/07/2014
BALKANLARDA MEVLEVİLİK
BALKANLARDA TEFEYYÜZ ETMEK - 01/07/2014
Tefeyyüz, feyz almak kökünden türemiş feyz almak anlamında Osmanlıca bir kelimedir. Bir diğer manası da ilerlemektir.
ADALETİN TEĞET GEÇTİĞİ COĞRAFYA!.. - 26/05/2014
Balkanlar´da neler oluyor? Trajedi bitmiyor bu topraklarda.20 yıl geçti aradan, değişen birşey yok henüz.
-İZM`LER VE MİLLİYETÇİLİK BAĞLAMINDA ERMENİ MESELEMİZİN ÇÖZÜMÜ NE OLMALIDIR? - 28/04/2014
İdeolojik emperyalist amaçlı -izm`ler (Faşizm, Komünizm, Sosyalizm, Nasyonal sosyalizm, Juizm v.d) in amaçları yayılmak ve inançlarını devşirmektir. Rejim ithal etmektir.