• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://twitter.com/rumelibalkanfed

                      
RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU

CUMHURBAŞKANIMIZ SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN, RUMELİ-BALKAN BULUŞMASI’NDA BALKAN FEDERASYONU ÜYELERİN

CUMHURBAŞKANIMIZ SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN, RUMELİ-BALKAN BULUŞMASI’NDA BALKAN FEDERASYONU ÜYELERİNE SESLENDİ
















CUMHURBAŞKANIMIZ SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN, RUMELİ-BALKAN BULUŞMASI’NDA BALKAN FEDERASYONU ÜYELERİNE SESLENDİ  

  
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bulgaristan seçimlerinin huzur içinde geçmesini, adil ve şeffaf bir şekilde neticelenmesini temenni ediyoruz. Orada bazı baskıların gerçekleştiğini görmek, duymak bizi ciddi manada üzmektedir. Bir taraftan ‘demokrasi’ diyeceksin ama öbür taraftan oradaki Türklere ciddi manada baskı yapacaksın, bu olacak iş değil. Bir taraftan ‘Avrupa Birliği müktesebatı’ diyeceksin, öbür taraftan Avrupa Birliği müktesebatının tam tersini işleyeceksin, bu olacak iş değil.” dedi.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca düzenlenen “Rumeli-Balkan Buluşması”nda Balkan Federasyonu üyelerini kabul etti.
 
Burada bir konuşma yapan Erdoğan, sözlerine “Rumeli-Balkan Buluşması’nın hayırlı olmasını diliyorum, organizasyonda emeği geçen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu başta olmak üzere, herkese teşekkür ediyorum.” diyerek başladı.
 
Batı Trakya, Bulgaristan ve Balkanlardan gelenlerin Türkiye’nin göçmeni değil, asli evladı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda bulunanlara, şöyle seslendi:
 
“Sizlerin dedeleri, ataları başka bir yere değil, ana yurtlarına, baba evlerine geldiler. Bir asır önce yaşadığımız Balkan faciası yüreğimizde öyle derin bir yara açmıştır ki Çanakkale’de askerimiz, subayımız gözünü kırpmadan ölümün üzerine yürümüştür. Kendisi de Rumelili olan Gazi Mustafa Kemal, ‘Balkan utancını bir daha görmektense, burada ölmeyi tercih ettiğini’ söylüyor.”
 
Erdoğan’ın, “Bugün hamdolsun Türkiye gibi bir vatanımız, Türkiye gibi bir sığınamız, Türkiye bir geleceğimiz var.” ifadesi üzerine, salondaki konuklar,  “Sizin gibi başkanımız var.” yanıtını verdi.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bugünlere gelmesini, Rumeli ve Balkanlar başta olmak üzere, ülkenin bulunduğu coğrafyanın dört bir yanından hicret ederek, kendilerine Türkiye’de yeni bir hayat kuranların emeklerine borçlu olduklarını kaydetti.
 
“Bizim Kimsenin Toprağında, Egemenliğinde Gözümüz Yok”
 
Ortak kader ve tarih birlikteliğinin önemine işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:
 
“2023 hedeflerimiz, kendimizle beraber tüm kardeşlerimizin de huzuru, güvenliği, refahı, istikbali için 2023 ve 2071 vizyonlarımızı, coğrafyamızın her köşesindeki kardeşlerimizle ortak hayallerimiz üzerine inşa ediyoruz. Bizim kimsenin toprağında, egemenliğinde gözümüz yok. Biz kardeşlerimizin, soydaşlarımızın tüm mağdur ve mazlumların haklarının, hukuklarının korunması için mücadele veriyoruz.
 
Aslında bu mücadele bizimle birlikte tüm insanlığın ortak görevidir ama söz konusu Müslüman olunca, söz konusu Türk olunca maalesef dünyanın pek çok yerinde gözlerin yumulduğuna, kulakların tıkandığına, kalplerin karardığına şahit oluyoruz. Biz asla böyle davranamayız. İnsan, yüreğinin bir kısmından, kolunun, bacağının, gözünün, kulağının birinden vazgeçer mi? Biz de Rumeli ve Balkanlar başta olmak üzere, hiçbir kardeşimizden vazgeçmeyiz, vazgeçemeyiz.”
 
Erdoğan, bir Rumeli türküsünün “Benim bugün ahım var, gamım, efkarım var. Bilmiş olsan, görmüş olsan altın gibi yarim var.” şeklindeki sözlerini anımsatarak, “Gamımız, efkarımız da olsa biz biliyoruz ki Rumeli de Balkanlar’da ve hatta Avrupa’da altın gibi soydaşlarımız, kardeşlerimiz var.” dedi.
 
“Onların Yanında Yer Alma Hakkına Sahibiz”
 
Son günlerde Hollanda başta olmak üzere, Avrupa’da yaşanan hadiselere işaret eden Erdoğan, “Vatandaşlarımıza yönelik insanlık dışı tutuma hep birlikte şahit olduk. Türkiye ve Türk milleti olarak bu vatandaşlarımızı nasıl sahipsiz bırakabiliriz? Ne pahasına olursa olsun elbette onların haklarını ve hukuklarını korumanın çabası içinde olacağız.” diye konuştu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26 Mart Pazar günü Bulgaristan’da seçimlerin yapılacağını anımsatarak, konuşmasına şöyle devam etti:
 
“Oradaki soydaşlarımıza, kardeşlerimize sesleniyorum. Bulgaristan seçimlerinin huzur içinde geçmesini, adil ve şeffaf bir şekilde neticelenmesini temenni ediyorum. Oradaki bazı baskıların gerçekleştiğini görmek, duymak bizi ciddi manada üzmektedir. Bir taraftan ‘demokrasi’ diyeceksin ama öbür taraftan oradaki Türklere ciddi manada baskı yapacaksın, bu olacak iş değil.
 
Bir taraftan ‘Avrupa Birliği müktesebatı’ diyeceksin, öbür taraftan Avrupa Birliği müktesebatının tam tersini işleyeceksin, bu olacak iş değil. Biz burada o soydaşlarımızın hakkını talep ettik, onların yanında yer alma hakkına sahibiz. Her yerde ve her zaman olduğu gibi Bulgaristan seçimleri konusunda da demokrasi ve hukuk içinde hareket edileceğini temenni ediyorum. Çeşitli Balkan ülkelerinde yakın zamanlarda yapılacak seçimler konusunda da aynı temennileri dile getiriyoruz.”
 
Makedonya’nın seçim geçirdiğini ama hala netice alınamadığını belirten Erdoğan, “Temenni ederiz ki bir an önce kararın verilip yola çıkılması. Yakında Arnavutluk bir seçim yaşayacak. Temenni ederiz ki orada da seçim adil bir şekilde gerçekleşsin.” diye konuştu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rumeli ve Balkan Türklerinin sorunlarının çözümü konusunda, devlet olarak eskiden beri çok önemli çalışmalar yürüttüklerini belirtti.
 
Son dönemde Çalışma ve Sosyal Güvelik Bakanlığının, beş ilde düzenlediği çalıştaylar ve diğer kurumlarla gerçekleştirdiği ortak faaliyetlerle, sorunların çözümü konusunda önemli mesafe kat ettiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
 
“Bu çerçevede Türk vatandaşlığına kabulle ilgili, önceden başvuru süresinden sayılmayan vizeler, 5 yıllık süre kapsamına alındı. Böylece ikamet izni ile – az önce de söylendi ama et-tekraru ahsen velev kane yüz seksen, ne kadar tekrar edersek o kadar bunda fayda var – bu sıkıntılar büyük ölçüde çözüldü. Çeşitli sebeplerle ülkemize giriş yaptıkları halde vatandaşlık kazanamamış birinci derece akraba ve vatansız statüsünde olanlar konusunda ise istisnai bir uygulama yoluna gidildi. Bu kişiler 5 yıllık ikamet şartı aranmadan Türk vatandaşlığına kabul edilecek.
 
Bir başka önemli gelişme; birinci derece yakınları vatandaşımız olduğu halde, ülkemizde ikamet etmeyenlerin 53 lira gibi cüzi bir prim ödemesiyle genel sağlık sigortası kapsamına alınmasıdır. Bu haktan, ülkemizde herhangi bir yakını olmadığı halde, bakanlıktan muafiyet belgesi alanlar da yararlanabilecektir. Böylece ülkemizle irtibatı olan tüm kardeşlerimizin sağlık kuruluşlarımızın hizmetlerinden faydalanabilmesini de sağlamış olduk.”
 
“Talepleri Halinde 15 gün İçinde Çalışma İzni Veriliyor”
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı Trakya, Bulgaristan ve Balkanlardan gelenlere, talepleri halinde 15 gün içinde çalışma izni verilerek bu konudaki sıkıntıların da çözüldüğüne değindi.
 
Türkiye olarak 1992 yılından beri Rumeli’den ve Balkanlardan gelip Türkiye’ye gelip eğitim-öğretim gören 10 bin üniversite öğrencisine burs verdiklerini anımsatan Erdoğan, eğitim ücretinden barınmaya, sağlık sigortasından cep harçlığına kadar her türlü ihtiyaçları karşılanan bu öğrencilere daha geniş imkanları sağlamanın çabası içinde olduklarına işaret etti.
 
Recep Tayyip Erdoğan, geleceğin teminatı olan genç nesillere destek olmayı, onların her açından en iyi şekilde yetişmesini sağlamak için gerekeni yapmayı sürdüreceklerini belirtti.
 
“Kayıt ücreti, denklik ve diplomalar konusunda yaşanan sorunların en kısa sürede çözüleceğini ümit ediyorum, gerekli talimatları verdik.” diyen Erdoğan, tüm bu çalışmalarda emeği olan Başbakan Yardımcısına, bakana ve ekip arkadaşlarına, ilgili tüm kurum ve kuruluşlara şükranlarını sundu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye büyüdükçe, güçlendikçe, zenginleştikçe bundan tüm herkesin faydalanacağını belirtti.
 
Erdoğan, bu arada, konuklarına, içinde bulundukları Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde ilk defa bir konser verileceğini duyurdu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Nisan’da ülkede sandık başına gidileceğine dikkati çekerek, şunları ifade etti:
 
“Halk oylamasında anayasa değişikliği ile ilgili tercihimizi belirleyeceğiz. Türkiye’nin yönetim sistemini değiştirmesi, sonuçları itibariyle sadece bizi ilgilendirmiyor, bu değişimi tüm coğrafyamız, tüm dostlarımız da yakından takip ediyor. Anayasa değişikliği konusunda yalan yanlış pek çok şey söyleniyor. Dün akşam, baktım bir televizyon kanalında çıkmış birileri konuşuyor. Söylediği şey çok enteresan; diyor ki ‘Yav ne üretiyorsun, onu anlat’ diyor. Dikkat et ya, biz şu anda Cumhurbaşkanlığı sistemi ile ilgili bir seçime gidiyoruz. Eğer sen şu 15 senede bu ülkede nelerin üretildiğini hala anlayamadıysan yazıklar olsun sana.
 
Eğitimde atılan adımlar, 81 vilayetimizin tamamında şu anda üniversite var. 250 bini aşkın derslik inşa edildi, öğretmenlerimiz şu anda en fazla desteği alıyor, birinci derecede. Çünkü, ‘öğretmen sayısını artırmamız gerekir’ dedik, buna yüklendik. Öğrencilerimiz masalarının, sıralarının üzerinde okul başlarken bütün ders kitaplarını buluyor. Sağlıkta artık hastanemizin olmadığı ilimiz kalmadı, ilçelere girdik. Şimdi şehir hastanelerini yapıyoruz, dev hastaneler. Mersin’i ve Yozgat’ı açtık, cuma günü Isparta açılıyor. Eskiden sedyeler üzerinde sokakta dolaştırırlardı ya hatırlayın o günleri, şimdi böyle bir şey yok. Giriyorsun, asansörünle, koridorda seni götürecekleri birime götürüyorlar. İlacımızı alamıyorduk ilacımızı. Şimdi bunlar da bitti artık.”
 
“Herkes İstediği Eczaneden İlacını Alabiliyor”
 
Erdoğan, şimdi herkesin istediği eczaneden ilacını alabildiğini belirterek, “Nereden nereye? Ama Rabbim ne buyuruyor; (onların gözü vardır görmez, onların kulağı vardır duymaz, onların dili vardır hakikati konuşmaz; çünkü onların kalbi mühürlüdür.) Adam diyor ki ‘Ne öğretiyorsun?’ Al bak sana bir şey daha söyleyeyim. Adalet, emniyet bütün bunlar fiziki mekanlar olarak en ideal seviyeye geldi.” diye konuştu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol üretmişken, 14 senede 18 bin kilometre bölünmüş yol ürettiklerini söyledi.
 
Erdoğan, şunları kaydetti:
 
“Hala üretim üretim diyor.” diyen Erdoğan, “Sen Yavuz Sultan Selim Köprüsünü görmedin mi? Sen üç sene içinde, içinden 200 milyon insanın geçtiği, boğazın altındaki Marmaray’ı duymadın mı? Sen Avrasya Tünelini duymadın mı, görmedin mi? İzmit Körfezi’nden, o canım canım köprüden geçmedin mi, duymadın mı? Şimdi de Çanakkale 18 Mart Köprüsünün temelini attık.”
 
Vatanın, milletin, inancın ve değerlerin söz konusu olduğunda her türlü fedakarlığı yapma ahlakıyla büyümüş bir nesil olduklarına dikkati çeken Erdoğan, “Eğer ülkemiz için iyi, güzel, faydalı olacaksa anayasa değişikliğiyle getirilen yeni yönetim sistemine karşı çıkılmaması gerekiyor. Aksini iddia eden varsa bunu yalanla, iftirayla, çarpıtmayla değil fikriyle, örnekleriyle, mukayesesiyle ortaya koyar.” diye konuştu.
 
Anayasa değişiklik paketinin maddelerinin nesine karşı çıkıldığının anlatılmasını isteyen Erdoğan, yapılan karşı çıkışlarda bunların anlatılmadığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Bakıyorsun ‘bu cumhurbaşkanı akşam yatacağız, sabah kalkacağız lokantaları da kapatır’ diyor. Bunu kimin dediği çok önemli, sıradan birisi söylemiyor. Böyle bir noktadayız. Milletimin ne dediği çok önemli. Milletimiz de bakar hangi tarafın söylediği doğruysa kararını verir. Ana muhalefetin başındaki zatın söylediklerini şöyle 20-25 maddelik liste halinde önüme koyup bakıyorum; sonra derin bir şüpheye düşüyorum. Acaba biz mi başka bir ülkede yaşayoruz, yoksa bu zat mı başka bir dünyada yaşıyor. Çünkü söylediği hususların anayasa değişikliği ile uzaktan yakından bir ilgisi yok.”
 
“İnönü Tek Adamdı”
 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “tek adam” üzerinden açıklamalar yaptığını vurgulayan Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği tek adamın nerede olduğunu kendisinin de bilmediğini ifade etti.
 
Anasaya değişikliğinde söz konusu olanın seçimle iş başına gelen, görev süresi belli olan bir Cumhurbaşkanıolduğunun altını çizen Erdoğan, seçimin olduğu yerde, sürenin olduğu yerde böyle bir tehlikenin söz konusu dahi olamayacağına işaret etti.
 
“Ey Kılıçdaroğlu; senin partinin genel başkanlığını yapmış olan İnönü tek adamdı.” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
 
“Çünkü onlar başkasına hayat hakkı tanımıyorlardı. O dönemde CHP’nin il başkanları aynı zamanda valiydi. Kılıçdaroğlu, şimdi böyle bir şey yapsak nasıl olur? Demokrasilerde böyle bir şey olabilir mi? Olamaz. Bu devrildiği için bunlar çılgına döndü. Çünkü biliyorlar ki artık biz tek başımıza gelip, tek adam olup artık CHP’nin il başkanlarını vali yapamayacağız, bunu bildikleri için çılgına dönüyor. Bu ülkede artık o dönemler kapandı ve siz milletin oyuyla iktidar olmuş Menderes idam edildiği zaman onun karşısına dikilmediniz. Tam aksine o idamı destekleyen zihniyetin ta kendisi oldunuz. Sayın Başbakan ile iki arkadaşı idam edildi, sıradan bir olay mıydı o. Ama bu ülke bunuda gördü.”
 
“Buradan Tek Adamlık Çıkması Mümkün Mü?”
 
Erdoğan, yeni sistemin, seçilen cumhurbaşkanının görevini anayasa ve yasalarla yürütmek mecburiyetinde olduğunu öngördüğünü söyledi.
 
Anayasa ve yasaları değiştirme yetkisinin de Mecliste olduğunu anlatan Erdoğan, “Yalan söylüyor. Ne diyor, ‘Cumhurbaşkanı Meclisi feshedebilir.’ Cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisi falan yok. Böyle bir şey yok. Akşam yatıyor bir başka yalan, sabah kalkıyor bir başka yalan. Adeta yalan makinesi. Cumhurbaşkanının yetkisi ise hükümet faaliyetleriyle ilgili olarak anayasa ve yasalara uygun kararnameler çıkarmaktan ibarettir, anayasaya, kanunlara ters kararname çıkaramaz. ‘Canım istedi çıkarırım’ yok böyle bir şey. Anayasa ve yasalara uygun olacak. Buradan tek adamlık çıkması mümkün mü?” değerlendirmesinde bulundu.
 
Erdoğan, Cumhurbaşkanının nefsine yenildiği, yoldan çıktığı ve gerçekten tek adamlık yapmaya kalktığının düşünüldüğünde bile her şeyden önce bu kişinin yakasına milletin yapışacağını söyledi.
 
İki hesaba inandıklarını bunlardan birinin halk, diğerinin ise Hakk olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bununla birlikte Meclisin de soruşturma önergeleri, araştırma ve soruşturma komisyonlarıyla, yasama yetkisiyle bu kişiye dünyayı dar eder. Şayet ortada suç varsa iş Yüce Divan’a gider. Hatta daha kestirme bir yol olarak erken seçim ister ve bu kişiye hesabı sandıkta verdirir. Böyle bir sistemde kim tek adamlığa cüret edebilir. Bu itham safsatadan, mugalatadan, millete söyleyecek sözü olmamaktan kaynaklanan bir hezeyandır. Boş çuval ayakta durabilir mi? Boş çuval nasıl ayakta duramaz yere yığılırsa bunların iddiaları da bu şekilde yerlerde sürünüyor.” ifadelerini kullandı.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni sistemin şifresinin istikrar ve güven olduğunu söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:
 
“Türkiye’nin istikrar ve güven ortamına vurulan darbeler yüzünden geçmişte çok büyük bedeller ödemiştir. Sadece 1991 yılından bu yana şayet ülkemiz hep tek parti iktidarlarıyla, yani istikrarlı bir şekilde yönetilmiş olsaydı, bugün bulunduğumuz yerin tam iki kat ilerisinde olurduk. Kişi başına milli gelirimiz 11 bin dolar değil, 22 bin dolar olurdu. 16 Nisan’da oylanacak yeni yönetim sistemi, bu ülkenin geleceği için samimi şekilde endişe duyan tüm siyasetçilerin ortak hayalidir.”
 
“Bizim de çok uzun zamandır dile getirdiğimizi bu yönetim sistemine, Rabbim nasip ederse, 16 Nisan’dan sonra kavuşma şansını hep birlikte elde edeceğiz.” diyen Erdoğan, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde başarısız olan liderlerin ayakta kalması mümkün olmadığı için kendine güvenemeyenlerin işi başka taraflara çekmeye çalıştığını söyledi.
 
Yeni yönetim sisteminde, hükümetlerin, sandıkta doğrudan millet tarafından kurulacağını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
 
“Başkan seçilecek, Cumhurbaşkanı, o da ne yapacak, kabinesini kuracak. Bu nedir? Milletin verdiği direkt yetkidir. Meclisin dağınıklığından istifadeyle otel odalarında, hatırlıyorsunuz değil mi o günleri, gençler hatırlamaz da, meşhur Güneş Motel hatırası vardır. Neler yaşandı neler? Otel odalarında, medya patronlarının villalarında, yurt dışındaki lobi ofislerinde pazarlıklar yapılarak kurulan hükümetler döneminin sona erecek olması, bazılarının işine gelmiyor. Bu durum onların işine gelmiyor ama milletim kendi işini çok iyi biliyor. Bize düşen de milletimizin işine gelen yolu takip etmektir. Onun için cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini halk oylaması aşamasına kadar getirdik. Parlamentoda, AK Parti’li, MHP’li milletvekilleri, hep birlikte referanduma ‘evet’ dedi. Şimdi sıra millette. Ben de diyorum ki şimdi milletimiz gerek AK Parti’ye, gerek MHP, gerek CHP’ye, gerek BBP’ye, gerek Saadet Partisi’ne gönül verenler, hep birlikte konsolide olmak suretiyle ‘evet’ dediğiniz taktirde, bu iş biter. Şimdi söz de karar da yetki de milletindir.
 
İnşallah artık koalisyonlar döneminin büyük ölçüde kapanmasının, istikrarın ve güvenin garanti altına alınıyor olmasının en büyük faydasını ekonomide göreceğiz. İstikrarın olduğu yerde ekonomi büyür, yatırımlar artar, ihracat yükselir. İşte ekonomi ‘çöktü, battı, bitti’ diyenler Çanakkale ile cevabı aldılar. 18 Mart Çanakkale Köprüsü, yerli ve yabancı ortaklığıyla yapılıyor. Bedeli 11 milyar Türk Lirası. Kore ve Türk işbirliği. İstikrar var, güven var. İki kule arası mesafe itibarıyla dünyanın bir numarası olacak. Avrupa’dan gelen Asya’ya, Asya’dan gelen Avrupa’ya rahatlıkla, süratle geçebilecek. İşte biz de bir söz var, hatırlayın; iman, azim öyle bir şeydir ki tekeden bile süt çıkartır.
 
Güvenin olduğunu yerde işsizlik azalır, enflasyon düşer, bütçe rantiyecilere değil millete harcanır. Türkiye’nin son 14 yılında işte bunları yaparak ülkemizi 3 kat büyüttük. Yeni yönetim sistemimizde inşallah 2023 yılına kadar ülkeyi 2,5 kat daha büyütecek ve hedefimize ulaşacağız.”
 
Dün Kastamonu olduğunu anımsatan Erdoğan, “Kısa süre önce Ilgaz Dağı’nı deldik, Ferhat gibiyiz. Cumhuriyet tarihinde yapılanların çok ötesinde, dağları dele dele geliyoruz. Çünkü millet Şirin, biz Ferhat. Dağları dele dele geliyoruz. Ilgaz Dağı’nı da deldik. Ankara-Kastamonu arasını iki saate düşürdük. Kışın oralardan geçilmezdi. Şimdi artık kar kış demeden Ilgaz Dağı’nı rahat rahat geçebileceğiz. Mesele o inanç, o azim.” diye konuştu.
 
Erdoğan, salondan “Hollanda…” diye seslenilmesi üzerine, “Onlar da görecekler. Onlar çılgına dönüyorlar, Türkiye bunu nasıl yapıyor diye. Almışlar yanlarına PKK’yı, DEAŞ’ı onlarla beraber yürüyorlar, FETÖ’yü almışlar yanlarına, onlarla beraber yürüyor. Bizimle baş edemeyeceksiniz. Biz milletimizle yürüyoruz.” karşılığını verdi.
 
“Kişi, Sevdikleriyle Beraberdir”
 
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Bir şeye bakıyorum, kim ‘hayır’ diyor, bakıyorum ki Kandil’dekiler ‘hayır’ diyor. Kandil’de kim var? PKK’nın başları var. Onlar, ‘hayır’ diyor. PKK, ‘hayır’ diyor. FETÖ, Pensilvanya’dan sesleniyor, ‘hayır’. Buradan şimdi hayır diye aldatılanlar ne anlama geliyor? Siz de onlarla berabersiniz. Bu ne demek? Kişi, sevdikleriyle beraberdir. Olay budur. Hepsi bir tarafa bizim daha delinecek çok dağlarımız var, bunu da biliniz. İnşa edilecek çok köprülerimiz var. Daha kurulacak çok fabrikalarımız var daha kepengi açılacak çok dükkanlarımız var. Onlar Güneydoğu Anadolu’da benim Kürt kardeşlerimin evlerinin önünü deldiler, çukurlar, hendekler açtılar. Tehditle evlerine girdiler. Evleri birbirlerine tünelle bağladılar. Oralara bombaları yerleştirdiler. Ondan sonra utanmadan, sıkılmadan hala ‘el aman’ diliyorlar. Yok. Adalette neyse bunun bedelini ödeyeceksiniz.”
 
Salondan “idam” seslerinin yükselmesine ise Erdoğan, “Ben kanaatimi söyledim. 16 Nisan’dan sonra parlamentomuz idam ile ilgili kararını olumlu istikamette verir, bana geldiğinde de bunu onaylarım.” dedi.
 
Devletin, özellikle de FETÖ’nün darbe girişimindeki 249 şehidin katillerini affetme yetkisinin olmadığını belirten Erdoğan, “O yetki kimindir? O şehitlerin kendi vasilerinindir. Başka kimse bunları affedemez. Devlet, kendisine karşı borcu olan varsa, onları affeder. O ayrı mesele. Ama katil, asla. Biz affedemeyiz. Ben kendimde böyle bir yetkiyi görmüyorum. Onun için inşallah 16 Nisan’dan sonra, Sayın Bahçeli düşüncesini açıkladı, Sayın Yıldırım’ın kanaatini de biliyorum. Şimdi Kılıçdaroğlu da açıklasın bakalım. ‘Tamam getirsinler, ben varım’ diyor. Ne güzel. Tamam, var mısın? Güzel. 16 Nisan’dan sonra inşallah bunu görelim.” değerlendirmesinde bulundu.
 
Gerekirse vatan için, istiklal için, istikbal için akıtılacak çok kanları bulunduğunu ifade eden Erdoğan, millete yapılacak daha çok hizmetlerinin olduğunun altını çizdi.
 
“Dürüstlüğü De Bizden Öğrenecek İnşallah”
 
Erdoğan, 16 Nisan’daki referandumun önemine işaret ederek, “Türkiye’nin potansiyelinin tam anlamıyla kullanılabilmesini sağlayacak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi için tüm milletimizle birlikte sizlerden gayret bekliyorum.” dedi.
 
Referanduma 24 gün kaldığını hatırlatan Erdoğan, herkesten sabah akşam demeden çalışmalarını istedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
 
“Gençlerle ilgili yalan yanlış şeyler söylüyorlar. Diyor ki ‘Ankara’dakiler kendi çocuklarını parlamentoya sokacaklar. 18 yaşında genç milletvekili olacak. Hemen emeklilik hakkını da kazanacak. Ekmek elden, su gölden parayı da alacak’ diyor. Yalanı görüyor musunuz? Sanki seçime giriyoruz, parlamento tamamen 18 yaş grubuyla doldu. Bir defa böyle bir şey yok. 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25, bunların içinden şu anda son seçimde 5 genç, 25-30 yaş grubu arasında parlamentoya girdi. Niye yalan söylüyorsun? Şimdi burada acaba kaç 18-25 yaş arası genç parlamentoya girecek? Bu bir. İkincisi; parlamentoya giren ikinci dönem milletvekili olamadığı takdirde ona devlet şakır şakır emekli maaşı ödemeye başlamıyor. Böyle bir şey yok. 23 yıl bir defa sosyal güvenlik tazminatını, primi ödeyecek. Emekli olması ne zaman? Şu anda ne zamansa yine o zaman. O zamana kadar da bekleyecek. Yalan söyleme, dürüst ol. Ama bu dürüstlüğü de bizden öğrenecek inşallah. Fakat öğrenmeden emekli olursa vay haline tabii.”
 
 
 
“Türkiye Güçlüyse Biz de Burada Güçlüyüz”
 
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, özellikle 1990’lı yıllarda Bosna’daki Müslümanların katliamıyla başlayan süreçte Balkanlarda yaşanan acıyı en derinden hissedenlerden biri olduğu söyledi.
 
Göç ettiği topraklara, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte gitme fırsatı yakalamasının tarif edilemez bir duygu olduğunu dile getiren Müezzinoğlu, bu duyguyu kendisine yaşattığı için Erdoğan’a teşekkür etti.
 
Müezzinoğlu, Balkan kökenlilerin merhametli, mütevazi ve mert olduğunu belirterek, “Gerek Balkanların farklı köşelerinde gerekse son 150 yıldır Balkanlarda yaşanan kan, gözyaşı, asimilasyon politikaları ve zulümler dolayısıyla anavatana gelen ve anavatandaki yaklaşık 61 ilde bulunan Balkan göçmeni kardeşimiz kendilerini, daima bu milletle ve bu milletin bölünmez bir parçası gibi hissediyor. Balkanlardaki hangi kardeşimiz olursa olsun Türkiye güçlüyse bizde burada güçlüyüz diyor.” ifadesini kullandı.
 
Balkan göçmenlerinin beklenti ve taliplerine ellerinden geldiğince cevap vermeye çalıştıklarına değinen Müezzinoğlu, “Bu anlamda ilgili Balkan dernekleriyle son üç aydır, Ankara’da başlayan İzmir, Bursa, Aydın, İstanbul ve Adana’da yapılan çalıştay ve çalışmalarda önemli kararlar aldık. İnşallah gerek ikame tezkereleri gerek oturma izinleri gerek vatandaşlık işlemleriyle ilgili gerekse sağlık hizmetleri alma anlamında bu milletin unsuru olma gibi haklar, onları bu ülkenin vatandaşları gibi hissettirmeye devam edecek.” diye konuştu.
 
“Sorunlarımızın Tamamına Yakını Çözümlendi”
 
Balkan Rumeli Göçmenleri Konfederasyonu Genel Başkanı Turhan Gençoğlu ise Balkanlardan Türkiye’ye gerçekleşen göçlerin devam etmesiyle parçalanmış aile sorunlarının hiçbir zaman bitmeyeceğini anlattı.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla birçok Balkan ve Rumeli göçmeninin sorununun çözüldüğünü vurgulayan Gençoğlu, “Özellikle son zamanlarda gerek sosyal haklar gerek ikametgah ve pek çok sorunlarımızı Cumhurbaşkanımıza ilettiğimiz zaman sizlerden gördüğümüz alaka ve talimatla bugüne kadar sorunlarımızın tamamına yakınının çözümlendiğini görmekten mutluluk duyuyoruz.” ifadesini kullandı.
 
Gençoğlu, bu hafta sonunda Bulgaristan’da genel seçimler olacağını anımsatarak, bu seçimle ilgili medyada çıkan bazı haberlerin kendilerini rahatsız ettiğini bildirdi.
 
Göçmenlerin Bulgaristan’dan Türkiye’ye kendi isteğiyle gelmediğini vurgulayan Gençoğlu, şunları kaydetti:
 
“Bulundukları topraklardan asimilasyonla aileler birbirlerinden kopartılarak göçe zorlandılar. Dolayısıyla bu kardeşlerimizin gerek Türkiye’de gerekse Bulgaristan’da bulundukları yerlerde hür iradeleriyle seçme ve seçilme hakkına sahip olmaları gerekiyor. Bize insanlık dersi vermeye kalkan Avrupa’nın bu konuda sessiz kalmaması gerekiyor.


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın