• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://twitter.com/rumelibalkanfed

                      
RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU

Ne yazık ki Yunan vatandaşı azınlık fertleri olarak mutsuzuz ve Yunanistan vatandaşıyız, derken gerçek anlamda sevinemiyoruz.

SEVDİĞİN ÜLKEDE AZINLIK OLMAK, İŞTE BÖYLE BİR ŞEY!

(Cengiz Ömer)

Ne yazık ki Yunan vatandaşı azınlık fertleri olarak mutsuzuz ve Yunanistan vatandaşıyız, derken gerçek anlamda sevinemiyoruz. Bu yüzden kendimize şu soruyu sorma ihtiyacını hissediyoruz: Biz Azınlık olarak gerçekten Yunanistan vatandaşı mıyız?

İnsanlar, ülkelerinde mutlu olmak ister. Bizler de, herkes gibi bu ülkede Yunanistan vatandaşları olarak huzurlu yaşayarak mutlu olmak isteriz. Bu vatandaşların en doğal beklentisidir. Ama ne yazık ki  bu ülkede yaşayan Yunan vatandaşı azınlık fertleri olarak mutsuzuz ve Yunanistan vatandaşıyız, derken gerçek anlamda sevinemiyoruz. Bu yüzden kendimize şu soruyu sorma ihtiyacını hissediyoruz: Biz Azınlık olarak gerçekten Yunanistan vatandaşı mıyız?

Bizler gerçekten Yunanistan vatandaşıysak eğer, o zaman neden haksız muamelelere maruz kalmaktayız? Vatandaşıysak bu ülkenin, o zaman neden anayasanın tanıdığı bütün haklardan yararlanamıyoruz? Batı Trakya Türklerine neden Yunan etnik kökenlilere tanınan imkanlar tanınmamaktadır? Devlet bu ayrımcılığı ve haksızlığı örtbas etmek için neden binde 5 kontejanlar açıyor? Ki, bunların da göstermelik olmaktan başka işe yaramadığı ortadadır. 

Soruyoruz, neden? Neden resmi dairelerde; emniyet ve orduda geri hizmetten başka mevkilerde, ciddi kademelerde azınlık mensupları getirilmiyor? Vatandaşı olduğumuz bu devlet bize güvenmediği için mi? Yoksa, devlet nezdinde bizler “potansiyel milli tehlike” olarak mı algılanıyoruz?

Devlet, neden taleplerimize kulak verip bizi ciddiye almıyor? Neden bizleri “gizli gündemine” uygun olarak kendi kafasındaki resmi algısına göre “benzetmeye” çalışıyor? İstemediğimiz halde bizlere neden zorla din adamı dayatıyor? Azınlık tarafından kabul edilmeden tayin edilmiş müftü, imam, din öğretmeni, kutsal öğretici ve müezzin dahi kabul etmeyeceğimizi o kadar anlattığımız halde, inat ve ısrarla, baskı ve dayatmayla “240 Kutsal Öğretici” tayin etmek neden?

Yunanistan’ı içindeki bütün farklılıklarıyla, kültürel zenginlikleriyle çok seviyoruz, lâkin mutsuzuz ve bu ülkenin antidemokrat yöneticilerinin haksız uygulamalarından dolayı kırgınız. Kırgınız ve yorgunuz, çünkü bu memlekette azınlık olarak yaşamak çok zor. Hele bir de Müslüman ve Türk azınlık mensubuysanız, bu memlekette en aşağı derecede insan muamelesine maruz kalırsınız. Bundan ötesi, yok sayılırsınız. Yönetim tarafından, “Batı Trakya’da Türk yoktur, Yunan Müslümanları vardır” denmesi,  adında Türk sözcüğü geçen kurum ve derneklerimizin kapatılması, Yunanistan’da Batı Trakya Türk Azınlığı başta olmak üzere Türk kimliğinin varlığını yok saymak değil de nedir? Böyle bir zihniyet ve yönetimle ne konuşulabilir? Böyle bir anlayışın hüküm sürdüğü bir ülkede azınlık mensubu vatandaşlarının geleceğe dönük nasıl bir beklentisi olabilir? Böyle bir ülkede nasıl mutlu ve huzurlu yaşanabilir?

Varlığımız inkâr edilirken, nasıl endişelenmeyelim? Hal böyleyken bir de yönetimin Batı Trakya’daki temsilcileri her fırsatta bizlere, “Milli kimlik sizin için niye bu kadar önemli? Bu dünyada daha önemli meseleler de var, boş işlerle uğraşmayın, ekonomiyle, geçim derdiyle uğraşın.” demeleri  bizleri çileden çıkarıyor. Bu, Batı Trakya Türk Azınlığı’yla alay etmekten başka bir şey değildir. Bizleri bu tür söylemlerle oyalamaya ve milli kimliğimizden caydırmaya çalışırlarken, öbür yandan asıl memleket meselelerini bırakıp dünyadaki Yunan diasporasına ve yunanlılaştırılabilecek topluluklara milyonlar harcamaları, oralarda kiliseler, okullar inşa etmeleri, çelişki değil midir? Türklük karın doyurmaz, dedikten sonra, sözde Slav/Grek asıllı yapay Pomak Azınlığı ihdas etme çabalarını nereye koyacağız? Bu krizde böyle fuzuli işlerle uğraşmak, harcanmak çelişki değil midir?

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de /var-yok/ soykırım anma etkinliklerini resmileştirme, bunları inkâr edenleri para ve hapisle cezalandırma kanunları çıkartmak, bu bağlamda soykırım anıtları dikmek ve daha ne tür Türk aleyhtarı faaliyet varsa desteklemek ve finanse etmek, bizleri derinden üzmekte ve rencide etmektedir. Türklerin yapmadıkları soykırımlarla itham edilmesi, Türk Dünyasının ayrılmaz bir parçası olan biz Batı Trakya Türklerine de yapılan çirkin, iğrenç ve kabul edilemez bir iftiradır. Yunanistan’ın başka yapacak işi kalmadı mı ki bu tür uğraşlarla enerjisini heba etmektedir. Bu ülkenin düzeltilmesi gereken berbat bir ekonomisi varken, vergilerimizden toplanan paracıklarla neden bu tür fuzuli işler yapmak için harcamalar yapılmaktadır?

Ülkemizin hücrelerine işlemiş olan bu Türk düşmanlığı daha ne kadar sürecek? Yunan gençliğini okul kitaplarında yer alan Türk düşmanlığıyla zehirleyerek; körpe beyinlere, dünya barışına katkıda bulunacak şekilde Türk dostluğunu öğretecekleri yerde, kin ve nefret zehrini aşılıyorlar. Sonra ne olacak, her şey düzelecek mi? Megaloidea gerçekleşmiş mi olacak? Hiç sanmıyorum!

Gelecek, kin ve nefret üzerine kurulmaz. Onun için bu tür tehlikeli maceralar peşinden koşma hastalığından bir an önce vazgeçilmelidir. Bu kafayla bir yere varılmaz. Yunan demokrasisi, dünyaya örnek Yunan medeniyeti bu değildir, olmamalıdır!  Olmamalıdır diyoruz, çünkü biz bu memleketi her şeye rağmen seviyoruz.

Sevilmesek de, olduğumuz gibi kabul edilmesek de, istenmesek de biz bu ülkeyi seviyoruz. İtirazımız, sitemimiz bu ülkeye değil, bu ülkenin zalim idarecilerinedir. Diklenmemiz, ülkemize değil haksızlıklaradır. Bu ince çizgiyi gözeterek mücadelemizi sürdürdük ve sürdüreceğiz.

(Cengiz Ömer- Millet Gazetesi)


874 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın