• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://twitter.com/rumelibalkanfed

                      
RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Yunanistan’ın eski diplomatı Doç. Dr. Byron Matarangas, paralel devlet yapısının Ak Parti’den rahatsız olanların oyunu olduğunu anlattı.




ASAM'ın düzenlediği “Asimetrik savaşla devletlerin içeriden işgali” konulu konferan yapıldı.


10.05.2014

 
Doç. Dr. Byron Matarangas paralel devletin başka ülkelerde de yaşandığını belirterek, “Bütün idare içerisinde yer alan memurlar, devlet erkânları başka bir rol oynamaya başlıyorlar. Eğer işinizle ilgili bir vicdan sorunu yaşıyorsanız, ya başka bir göreve atanmak istersiniz veya istifa edersiniz. Ama görevde kalarak yönetime içeriden müdahale etmek, namussuz bir tutumdur” dedi.



Avrasya Bir Vakfı Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (ASAM) düzenlediği “Asimetrik savaşla devletlerin içeriden işgali” konulu konferans yapıldı.
 
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Yunanistan’ın eski diplomatı Doç. Dr. Byron Matarangas, paralel devlet yapısının Ak Parti’den rahatsız olanların oyunu olduğunu anlattı.

Doç. Dr. Matarangas, oyun kurucuların iki seçenek üzerinde durduklarını birinin hedef kişi ya da kuruma saldırı olduğunu diğerinin ise, bu kişi veya kuruma destek verenlerin desteklerinden mahrum bırakılması olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

“Ak Parti siyasetinden kimler rahatsız oldu?”

AK Parti iktidarı şimdi Cemaat desteğinden mahrum bırakıldı. Yetmedi, hatta Cemaat, AK Parti’nin aleyhine döndürüldü. Cemaatin tavrını konuşmaktan ziyade, niçin AK Parti iktidarının Cemaat desteğinden mahrum bırakılmasının kararlaştırıldığına değinmek gerekir. Kim AK Parti’nin siyasetinden rahatsız oldu? Kimin çıkarları AK Parti siyasetinden zarar görüyor? Buna bakmak gerekir. Şimdi bunu söylemekten çekinmeyeceğim. Şuan da Suriye’nin, İsrail’in ve NATO’nun,  AK Parti siyasetinden rahatsız olduğunu söyleyebilirim.  Ayrıca, İran’ın Suriye ve Rusya konusunda da rahatsızlık duymaktadır. Dünyayı yönetme gücünü elinde tutan ABD’yi de söylemek gerekir.

“Siyaset hayatında sırf menfaat mevcut olduğu ve siyasi iktidarın, mevcut menfaatlerin oluşturduğu gruplaşmaların ilişkilerini ayarlayarak, düzenleyici görevi üstlenmiş olduğu anlaşılırsa, bir ülkenin günlük siyasi yaşamında veya uluslararası siyasi ortamda vuku bulan çatışmaları, gerginlikleri, gerilimleri, mevcut ittifakların bozması ve yeni, bazen beklenmeyen ittifakların kurulmasının özü doğru algılanabilir.” Diyen Doç. Dr. Matarangas sözlerini şöyle sürdürdü:

Menfaat sahiplerinin uyguladıkları iki yol

“Zira siyasi iktidarın düzenleyici süreci esnasında muhtelif menfaat sahipleri, amaçlarına varmak suretiyle, kullanabildikleri her tür veriyi, üstünlükleri bile eksiklik veya kusura dönüştürerek, rakiplerinin aleyhine tüketiyorlar. Esas ahlaki değerleri ve kaideleri aşabilen bu faaliyet, başlıca iki yoldan yürütülüyor.

Biri, hedef alınan kişiye doğrudan saldırmaktır. İkincisi ise, hedef alınan zatı, üstüne durduğu tabandan düşürterek, onu boşlukta bırakmaktır. Halkasının kırılmasından dolayı açan zincir gibi…

Siyaset alanında dikkate alınması gereken bir güce sahip olan, ama çeşitli sebeplerden dolayı sevilmeyen veya belli bir sürenin ardından artık hazmedilmeyen, hükümet eden veya iktidara gelme ihtimali olan zatın zayıflatmasını, yıpratılmasını ve çökmesini hedefleyen en müsait yöntem, saldırı eylemi değildir. Güçten düşürülmesini amaçlayan saldırı, hedef alınan iktidar sahibinin etrafına kitle toplayarak siyasi, milli veya toplumsal kenetlenmeye yol açar.

Dünyadan örnekler

Örneğin,1952 darbesini gerçekleştiren Hür Subaylar Örgütü’nün ruhu, daha sonra Mısır Başbakanı ve Cumhurbaşkanı olan Cemal Abdül Nasırdır (1918-1970). Briyanya Krallığı'nın Dışişleri Bakanı ve sonraki Başbakanı Sir Anthony Eden, Mısır Krallığını devirmeye cüret eden 30 yaşındaki Mısır ordusu albayından nefret eder, onu kendisinin ve İngiliz hükümetinin muhatabı almaya tahammül edemezdi.

Süveyş Kanalı'nın millileştirmesini mazeret göstererek, İngiltere, Fransa ve İsrail ile ittifak kurarak, Ekim 1956’ da Mısır’a saldırdı.

Mısır’ın yenilgisiyle sonuçlanan bu askeri saldırının amacı aşikârdı. Güçsüz, her türlü dış destekten mahrum bırakılmış ve tecrit edilmiş Nasır'ın çökmesi idi.

Erişilmesi istenen neticenin tam aksine, Mısır halkı ve ülkenin toplumsal ve dini güçleri, Nasır’ın etrafında kenetlenerek güçlü bir zemin oluşturdular ve onun siyasi konumunu güçlendirdiler. Devrilmesi amaçlanmıştı, ancak başarılı bir girişim olmadı. Vefat ettiği 1970 senesine kadar iktidarda kaldı. Sırf Mısırlıların değil, tüm Arap âleminin bir kahramanı olarak tarihe geçti. 1952 darbesinin şekillendirdiği rejim de, halen Mısır’a hükmediyor!”

İran örneği

Doç. Dr. Matarangas, uluslararası kumpasların iyi anlaşılması için İran örneğini de vererek şu görüşleri dile getirdi:

“Dikkat çekici ikinci bir örnek ise İran İslam İhtilali’nin Rehberi ve Önderi Ayatollah Ruhullah Musavi Humeyni'dir (1902-1989). Onun İran’da kurduğu İslam Cumhuriyeti’ni devirmek amacıyla, başta ABD olmak üzere batılı güçler, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’e destek vererek, onu, devlet mekanizması ve silahlı kuvvetleri dağılmış durumda olan İran’a saldırmaya kışkırtılar.

Sekiz yıl (1980-1988) sürmüş olan Irak-İran savaşı, Eylül 1980’de, OPEC toplantısı esnasında 6 Mart 1975 tarihinde imzalanmış Cezayir Anlaşmasını çiğneyerek, Khorassan eyaletini ele geçirmek maksadıyla Saddam'ın İran’a saldırmasıyla başladı.

Fiilen uluslararası camiadan dışlanmış olan İran, tüm dünyadan istediği silahları alabilen bir düşmanla karşı karşıya kaldı.  ABD üçüncü devletler aracılığıyla, Fransa, Sovyetler Birliği ve dönemin komünist ülkeleri ise Irak’a sınırsız silah satıyorlardı.

Sovyet Hava Kuvvetleri pilotları, Irak pilotlarına talim yaptırarak MİG savaş uçaklarının kullanmasını öğretiyorlardı.

Suriye hariç tüm Arap ülkeleri, Fransa’ da Mitterand  yönetimi, dönemin Batı Almanyası’nda SPD hükümeti, Yunanistan’da Andrea Papandreu başkanlığında PASOK hükümeti gibi dönemin Avrupa sosyalist parti iktidarları açıkça Irak’ı destekliyorlardı.

İran’a gelince, muhtaç olduğu silahları nakit para ile ödeyen devrimci İslam Cumhuriyeti hükümeti, savunma ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle dünya silah kara borsasına başvurarak tüfek, top mermisi ve kurşun gibi esas silah donatımı satın almakla yetinmek mecburiyetinde kalmıştı.

Uluslararası saldırılarda halk kenetleniyor

Düşman Arap saldırısı sayesinde, Humeyni, saldırı anına kadar kendisinin de beklemediği müthiş bir halk desteğine sahip oldu. Ayetullah Humeyni’nin yüzünde tecrit edilmiş ve gururu kırılmış İran milleti, devrimci dini önderin etrafında kenetlenerek, ona çarpıcı bir güç kazandırdı. Devrilmesi amaçlanmış  Humeyni’nin  siyasi ve dini konumu  güçlendi. 1989 yılında vefat ettiğinde, olağanüstü bir siyaset önderi, dini ve devrim rehberi olmasının yanı sıra, Şii aleminin muhterem bir aziz İmamı olarak tarihe kavuştu.

Oysa hedef, iktidar sahibinin zayıflaması, yıpratılması ve çökmesine yol açan ve daha uygun görülen süreç, artık hazmedilmeyen zatı destek ve kudret aldığı kaynaklardan mahrum bırakmaktı.

Yunanistan örneği

Alfredo Strössner (1912-2006) 1954’ ten 1989’a kadar Paraguay’ı yöneten askeri diktatör ve Latin Amerika’ da 20. yüzyılın en uzun ömürlü diktatörü, Şubat 1989’ da bir askeri darbe ile, onun muavini, iktidar ortağı ve dünürü olan Andres Rodriguez  (1923-1997)  tarafından devrildi.  Buna atıf yapabileceğimiz başka bir çarpıcı vaka, ordunun desteği ile altı yıl (1967-1973) iktidarda kalmış Yunan diktatör Papadopulos’ un devrilmesidir. Aslında Papadopulos’ un sarsılmaz desteği, paramiliter bir grup haline gelmiş olan dönemin ürpertici askeri polisi ve istihbaratı sıkıca denetleyen onun yoldaşı, samimi yakın dostu Tuğgeneral Dimitris İoannidis idi.

Kasım 1973’ te, Atina Teknik Üniversitesi olaylarının ardından Papadopulos cuntası devrildi. Ama diktatörün devrilmesi, Atina Teknik Üniversitesi’ ni işgal etmiş ‘öğrencilerin isyanı’ sayesinde gerçekleşmedi. Zira o ‘öğrenci isyanı', 17 Kasım 1973 tarihinde İoannidis’in emriyle tanklarla acımasızca ezildi.

Takiben Yunan kamuoyunca bilinmeyen ama İoannidis’ in çok güvendiği sivil kişilerden oluşturulmuş bir hükümet iktidarı ele aldı. Asıl iktidar sahibi, Papadopulos’u deviren onun eski yoldaşı, samimi en yakın dostu, ‘gizli diktatör’ Tuğgeneral Dimitris İoannidis oldu.

ABD vatandaşı Maliye Bakanı yapıldı

Chicago’ da yaşayan avukat olarak bilinen, ABD vatandaşı Adamantios Andrutsopulos 21 Nisan 1967 askeri darbesi öncesinde Yunanistan’a döndü ve Cunta’nın ilk hükümetinden Papadopulos’un son hükümetine kadar Maliye (1967-1971) ve İçişleri (1971-1973) Bakanı olarak görev yaptı.

Yıllar sonra CIA ile ilişkileri ortaya çıktı

Rahmetli Konstantin Karamanlis’in başbakanlığı döneminde, 1975’ te Yüce Mahkeme’de yargılanmış Cunta önderleri ve yöneticileri arasında Andrutsopulos yer almamıştı!  Yıllar sonra, Andrutsopulos’un CİA ile yakın ilişkiler içinde bulunduğu ortaya çıkmıştı.

1973’ te Papadopulos, iktidarı siyasetçilere devretmeye karar verdi. Eski siyaset adamı ve güçlü iktisatçı rahmetli Spiros Markezinis’i Başbakan tayin ederek ve sivil bir hükümet kurarak, bu yönde ilk adımları atmış oldu.

ABD’nin talebine uymayınca

ABD, Papadopulos’un bu girişimine tepki göstererek, açıkça ondan sivillere devir-teslim sürecinden vazgeçmesini talep ettiler. Papadopulos Amerikalıların talebine uymadı. O sırada, yani 1973’ te, Orta Doğu’ da mühim gelişmeler planlanıyordu. Dolayısıyla Yunanistan'ın, Amerikalıların tanıdığı ve itimat ettiği bir rejimin denetimi altında kalması şart idi.

İlaveten Ekim 1973’ te patlamış İsrail-Arap ülkeleri savaşı esnasında, Papadopulos, İsrail’e acilen silah taşıyan Amerikan uçaklarının, Yunanistan’daki Amerikan üslerini kullanmasına izin vermedi. Bu tutumu, Amerikalıların Orta Doğu ve doğu Akdeniz’deki çıkarlarına ve İsrail ordusunun harekât planlarına büyük bir zarar  verdi.

‘Komünizm tehdidini’ karşılamak maksadıyla, askeri darbe sonucunda iktidara getirilmiş Albay Papadopulos, ABD çıkarları açısından artık yararlı değildi. Hatta zararlı bile olmaya başlamıştı! O yüzden, diktatörün devrilmesi veya daha doğrusu azledilmesi, halledilmesi gereken acil bir sorun haline gelmişti.

İçeriden darbe girişimi

‘Porfiriato’ diye anılan Meksika Devlet Başkanı Porfirio Diaz, otuz (30) yılı aşkın diktatörlük dönemi (1876-1880, 1884-1911) esnasında, sayısız darbe teşebbüsü kaydedildi. Porfirio Diaz’ı devirme girişiminde bulunmuş kişiler, bizzat Diaz’ın Cumhurbaşkan Yardımcısı mevkiine atamış olduğu zatlar idi.

Bu bağlamda, Che Guevara’nın Bolivya kırsalında Vallegrande yakınlarında saklandığı gerilla kampının tespit edilebilmesi ve ardından ünlü devrimci önderinin yakalanması ve 9 Ekim 1967’de infaz edilmesi, CIA’ nın bir uyuşturucu madde ağından (narcotraficantes) aldığı istihbarat sayesinde gerçekleşebildiğini vurgulamakta fayda vardır.

Böl ve Yönet (Divide et İmpera)

Somut vakalarla izah edilmiş bu yöntem, Romalıların ‘böl ve yönet’ (divide et impera) ilkesinin özel bir uygulamasıdır. Yüzyıllar boyunca ‘başarı’ ile denenmiş, amaçlanan hedeflere yol açmış etkili bir süreçtir.

Doç. Dr. Matarangas, Ak Parti iktidarının paralel yapı için  ‘Zorunlu nikâh’ olarak nitelendirdi ve  Cemaatin AKP iktidarına verdiği destek, ona devlet mekanizmasında muhtaç olduğu dayanağı temin ettikten sonra aynı yapıyı kendi aleyhine döndürüldüğünü belirterek sözlerini şöyle tamamladı:

Cemaat Ak Parti aleyhine döndürüldü

“Tetkik edilmesi gereken sebeplerden dolayı, AK Parti iktidarı şimdi Cemaat desteğinden mahrum bırakıldı. Yetmedi, hatta Cemaat, AK Parti’nin aleyhine döndürüldü.

Cemaatin tavrını konuşmaktan ziyade, niçin AK Parti iktidarının Cemaat desteğinden mahrum bırakılmasının kararlaştırıldığına değinmek gerekir.”

Haber:Star
Fotoğraflar:Yuntürk




ASAM Genel merkezindeki konferansa Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu Yunanistan’dan sorumlu Genel Başkan Danışmanı ve Yuntürk Genel Başkan Yardımcısı  Hasan Hasanoğlu,öğretim üyeleri,STK temsilcileri ile öğrenci ve vatandaşlar katıldı.




1420 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın