• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://twitter.com/rumelibalkanfed

                      
RUMELİ BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU

Öncelikle Ukrayna-Kırım krizindeki son gelişmelere bir göz atalım. Tırmanan krizde, ABD’nin Rusya’yla olan askeri işbirliğini askıya alması ve NATO’nun Moskova ile ilişkilerini tümüyle gözden geçirme kararı beraberinde yeni bir misillemeye yol açmış

Bugün Kırım, yarın İstanbul!
 
Öncelikle Ukrayna-Kırım krizindeki son gelişmelere bir göz atalım. Tırmanan krizde, ABD’nin Rusya’yla olan askeri işbirliğini askıya alması ve NATO’nun Moskova ile ilişkilerini tümüyle gözden geçirme kararı beraberinde yeni bir misillemeye yol açmış durumda.

Rusya Savunma Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkilinin yaptığı şu açıklama, bölgesel krizin dünya çapında yeni bir Soğuk Savaş’a doğru seyir aldığının en önemli göstergelerinden birisi: “Rusya ile ABD arasında Ukrayna krizi yüzünden tırmanışa geçen güvensizlik ortamında biz de ilişkileri kesme yoluna başvurabiliriz. Atılabilecek ilk adımlardan biri Stratejik Saldırı Silahları (Start) anlaşmasının öngördüğü karşılıklı teftişleri askıya alabiliriz. Aramızdaki güvensiz ortamda ABD’nin bizim stratejik silahları askeri heyetler göndererek denetlemesi anlamsız hal alıyor.”

Dolayısıyla, tüm dünya Rusya üzerinden yeni bir nükleer tehdit ortamı ile karşı karşıya. Şu an için gelişmeler iki yeni kutba işaret ediyor gibi görünse de, süreç çok kutuplu bir dünyaya gebe...

***
Kuşkusuz, burada Türkiye boyutu da her şeye rağmen oldukça önemli. Bu kapsamda, öncelikle Ankara’nın meseleye nasıl yaklaştığına bir göz atalım.

Türk Dışişleri Bakanlığı’nın Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu’nun Kırım’ın statüsüyle ilgili referandumun 16 Mart’ta yapılmasına yönelik aldığı karar sonrası 6 Mart’ta yaptığı yazılı açıklama bu noktada oldukça önemli ipuçları veriyor.

Bu kararın ülkedeki krizin çözümüne katkı sağlamayacağını ve Kırım’daki farklı gruplar arasında ciddi kırılmalara yol açabilecek tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini belirten açıklamada ön plana çıkartılan hususlar şu şekildeydi: 1. Bölgedeki her türlü oldu bittiye karşıyız; 2. Referandum bölgede yeni kırılmalara ve olumsuz sonuçlara yol açabilir; 3. Türkiye, soydaşlarımız olan Kırım Tatarları noktasında oldukça hassastır; 4. Çözüm, “ülkenin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü temelinde, demokratik ilkeler çerçevesinde, uluslararası hukuka ve anlaşmalara uygun şekilde” olmalıdır; 5. Bunun için de ilgili taraflar arasında “uzlaşı” ve “diyalog” ortamı sağlanmalıdır.

***
Türkiye, bu açıklamayla bire anlamda söz konusu krizdeki temel hassasiyetlerini, kırmızı çizgilerini ve çözüm yolunu da ortaya koymuş oluyor. Fakat şu ana kadar ki gelişmeler Türkiye’yi daha çok “çırpınan Karadeniz”de “pasif bir arabulucu” gibi gösteriyor.

Dolayısıyla, Türkiye açısından yeni bir sınav kapıda! Özellikle de Kırım Türkleri boyutuyla...

Eğer, ABD ve Rusya arasında ortak bir mutabakat sağlanamaz ise, Türkiye’nin Kırım üzerinden “tercih” boyutunda yeni bir mücadele içerisine çekilmesi kaçınılmaz. 

***
“Tercih” noktası oldukça önemli!

2008 Rusya-Gürcistan savaşında daha çok Rusya’nın yanında bir duruş sergileyen Türkiye açısından bu sefer şartlar farklı.

Gelişmeler daha çok Birinci Kırım Savaşı’ndaki kaçınılmaz tercihin bir benzerine işaret ediyor ama mevcut şartlar altında Türk-Batı ya da Türk-Amerikan ilişkilerindeki “güven bunalımı” ve Türk-Rus ilişkilerindeki bağımlılık ilişkisi bu türden bir tercihin de kolay olmayacağını gösteriyor.

***
Üstelik Türkiye’nin kendi içerisinde yaşadığı kriz de, bu tür bir tercihi zorlaştıran diğer faktörlerin başında geliyor.
Türkiye, adeta kendi içerisindeki bir takım kontrollü-suni krizler ile bu yeni büyük oyunun dışında tutulmaya çalışılıyor.

Oysa Türkiye’nin kendisini doğrudan ilgilendiren bu krizde daha etkin bir şekilde rol alması gerekiyor. En azından, yukarıda da kısmen değinildiği üzere Kırım Türkleri boyutu ve Karadeniz’in güvenliği bunu gerektirmekte. Ve bir de “2023 Türkiye Vizyonu”...

Unutmayalım ki, Akdeniz’de ve Karadeniz’de varlık gösteremeyen, buralardan dışlanmış bir Türkiye’nin orta-uzun vadede bir politika geliştirmesi çok mümkün olmayacaktır. Hatta gündeme getirilen uçak gemisi bile “baki kalan bu kubbede hoş bir seda” olarak anılacaktır!

***
Sözün özü...

Türkiye, yakın çevresi üzerinden uzunca bir zamandır çevrelenme tehdidi ile karşı karşıyadır. Suriye, Irak ve son olarak Karadeniz bağlamında yaşanan gelişmeler böylesi açık bir tehdide dikkatleri çekmektedir.

Nitekim Halil İnalcık hoca da Kırım’ın Rusya için Anadolu’yu, Boğazları, İstanbul’u tehdit etme noktasında bir atlama eşiği olduğunu belirtmekte ve: “Kırım, Türkiye’yi tehdit etmek için bir merkezdir. Bugün Sivastopol’da, Ukrayna’ya bağlı olmasına rağmen Rus hâkimiyeti vardır. Bu neye yöneliktir? Türkiye’ye, Boğazlara ve İstanbul’a yönelik bir tehdittir” demektedir.

Daha ne diyelim!

Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL




1132 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın